92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyin olmasını inançla beklemek, ümitlenmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Umudu olan, umut besleyen, ümitli, ümitvar
1. Bazı defa umutluyuz, bazen umutsuz. Bazı kere de o fena görüyorsa ben iyiye yürüyorum.
1. Bazı defa umutluyuz, bazen umutsuz. Bazı kere de o fena görüyorsa ben iyiye yürüyorum.
1. isim , isim , isim , isim , Umutlu olma durumu, ümitlilik
1. Günlük yaşamımıza şöyle bir baksak her edimimizin altında umutluluk bulunmadığını görürüz.
1. Günlük yaşamımıza şöyle bir baksak her edimimizin altında umutluluk bulunmadığını görürüz.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Umudu olmayan, hiç umudu kalmayan, ümitsiz, nevmit
1. Pamuk tarlaları kavrulmuş, çocuklar hasta, kadınlar güçsüz, erler umutsuzdu.
1. Pamuk tarlaları kavrulmuş, çocuklar hasta, kadınlar güçsüz, erler umutsuzdu.
2. Düzeleceği veya iyileşeceği sanılmayan, ümitsiz
1. Umutsuz hasta. Umutsuz bir durum.
1. Umutsuz hasta. Umutsuz bir durum.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Umutsuz bir biçimde, ümitsizce
1. Garsona umutsuzca bir göz attıktan sonra eldiveninin sol tekini çıkardı.
1. Garsona umutsuzca bir göz attıktan sonra eldiveninin sol tekini çıkardı.
Telaffuz : umutsu'zca
1. umudu kalmamak, güveni sarsılmak, olumsuzluğa sürüklenmek
1. Yoksa gönlümüzü kırmaktan, bizi umutsuzluğa düşürmekten bir şey kazanılmaz.
1. Yoksa gönlümüzü kırmaktan, bizi umutsuzluğa düşürmekten bir şey kazanılmaz.
1. isim , isim , isim , isim , Umutsuz olma durumu, ümitsizlik, meyusiyet
1. Denizcileri umutsuzluk sardı.
1. Denizcileri umutsuzluk sardı.
un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu
1. isim , isim , isim , isim , Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri
1. isim , isim , isim , isim , Ses
2. Herkesçe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan
1. O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze.
1. O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze.
1. ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak
1. Dünyaca ün almış Mark Twain Derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca...
1. Dünyaca ün almış Mark Twain Derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca...
2. Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi.
2. Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi.
1. isim , isim , isim , isim , Un ve suyun karıştırılarak pişirilmesinden sonra süt ve yumurta sarısıyla terbiye edilmesi yoluyla yapılan çorba
1. isim , isim , isim , isim , Unun yağ içinde kavrulmasından sonra içine şeker şerbeti katılarak hazırlanan bir helva türü
1. Yiyecek maddelerinden yağlı bulgur pilavı, un helvası gibi yemekler hazırlanır.
1. Yiyecek maddelerinden yağlı bulgur pilavı, un helvası gibi yemekler hazırlanır.
1. çok ufak kırıntılar durumuna getirmek, parçalamak
1. O, solucanları un ufak eden çocukların hırsına kapılmıştı.
1. O, solucanları un ufak eden çocukların hırsına kapılmıştı.
1. çok ufak kırıntılar durumuna gelmek, parçalanmak
1. Bir yer sarsıntısı ile un ufak olan evlerde yaşıyorlardı.
1. Bir yer sarsıntısı ile un ufak olan evlerde yaşıyorlardı.
1. isim , isim , isim , isim , Aynı işi yapanların giydikleri, tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi
2. Silahlı kuvvetlerin resmî giysisi
1. Kusursuz asker üniforması içinde zeki ve duygulu bir yüzü vardı.
1. Kusursuz asker üniforması içinde zeki ve duygulu bir yüzü vardı.
Lisan : İtalyanca uniforma
Telaffuz : ünifo'rma
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üniforması olan, üniforma giymiş olan (kimse)
1. Ertuğrul yatına bir muş yaklaştı. O muştan redingotlu asker üniformalı birçok paşalar çıktılar.
1. Ertuğrul yatına bir muş yaklaştı. O muştan redingotlu asker üniformalı birçok paşalar çıktılar.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Üniforma giyerek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üniforması olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Üniforma giymeksizin
arıtma ünitesi
1. isim , isim , isim , isim , Birlik, birleşmiş olma durumu
2. Bir kümenin her elemanı veya bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri, birim
3. Dersin bölümlerinden her biri
4. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Birim
5. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Bir görevi, işi sürekli olarak yapmak üzere oluşturulmuş birlik
Lisan : Fransızca unité